YÖK Genel Kurulu'nun 21 Temmuz 2009
günü aldığı kararla meslek lisesi mezunlarının kendi
alanlarındaki meslek yüksek okullarına devam etmelerinin
zorlanmasından vazgeçiliyor. Böylece, Türkiye'nin insan kaynağı
geliştirme modeli de değiştirilmiş oluyor. Yakın bir gelecekte
meslek liselerinde müfredat değişikliği taleplerinin gündeme
getirilmesini bekleyebiliriz.
Modele müdahale yıllar önce
meslek yüksek okullarının 4 yıla çıkarılması ile başladı.
Üniversite ile meslek yüksek okulunun bir ülkenin insan
kaynaklarının yetiştirilmesinde aynı role sahip olmadıkları,
nedense, birileri tarafından kabul edilmiyor. Sanki, bir yaş
grubundaki herkesin doktor veya mühendis veya ressam veya
tarihçi veya coğrafyacı olması mümkün de...
İHTİYAÇ HESAPLAMASI ÖRNEKLERİ
Burç Turan'ın tez çalışması
sırasında yaptığımız hesaplamaya göre Türkiye'mizin nüfusu 2042
yılında 93 +/- 4 milyon kişiye ulaştıktan sonra azalmaya
başlayacak. Bir ailedeki ortalama kişi sayısının üçe ineceğini
varsayarsak 31 milyon hane. İnşaat sektörünün bu hesaplamaya
benzer bir hesaplamayla geleceğe hazırlanması yararlı olur.
2009'da ülkemizdeki hane sayısı 17 milyon civarı. 33 yılda 14
milyon hane eklenecek. İnşaat mühendisi ihtiyacımız yıllara göre
nasıl değişecek?
Tıp doktoru ihtiyacımız nasıl
değişecek? 2007 verilerine göre farklı ülkelerde 100,000 nüfusa
düşen doktor sayısı Tablo 1'de veriliyor.
Tablo 1:
Ülkelerde 100.000 kişiye düşen doktor sayısı
ÜLKE |
DOKTOR
SAYISI(100.000 kişiye düşen) |
İtalya |
567 |
Almanya |
363 |
Azerbaycan |
359 |
Bulgaristan |
344 |
Fransa |
330 |
Türkmenistan |
300 |
Kırgızistan |
272 |
Polonya |
220 |
Özbekistan |
213 |
Tacikistan |
212 |
Bosna-Hersek |
145 |
Türkiye |
140 |
2042'de İtalya'nın 2007'deki
düzeyine çıkmak istiyorsak doktor sayımızın o yıl 520.800,
Azerbaycan' yakalamak istiyorsak 334.800, Polonya'nın düzeyini
yakalayacaksak 123.200 olmasını hesaplıyorum. 2007'de 98.000
doktor var ise, 33 yılda bu sayının yarısının emekli olacağını
ve vefat edeceğini varsayınca, arada yetiştirmemiz gereken
doktor sayısı en düşük değer hedefi ile 74.200, en yüksek hedef
ile 471,800. Bu hesaplar bizi yılda kaç tıp mezunu vermemiz
gerektiğine getiriyor: 2.248, 8.661, 14.297. Peki, biz ne
yapıyoruz?
İlginç bir durum şu verilerde
görülebilir: 2005-2006 öğretim yılında 52 tıp fakültesine 4.987
öğrenci kayıt yaptırırken, toplam öğrenci sayısı 33.099, öğretim
üyesi sayısı 9.020. Bu hızla, yılda 5.000 hekim mezun ederek 33
yıl sonra yukarıdaki hesaba göre 100.000 kişiye düşen hekim
sayımız 230 oluyor.
Öğretim üyesi başına öğrenci
sayısı 2007'de 3,6 imiş. Bu oran Almanya'da 22,5, İspanya'da
14,4, İtalya'da 11,6, Fransa'da 10,5 imiş. "Birileri, bir
şeylerden kaçıyor" gibi bir hava seziyorum. Acaba durum
2009-2010 akademik yılında ne olacak?
Yukarıdaki hesaplara dayanarak
tıp fakültelerinde önümüzdeki 33 yılda gerçekleştirmemiz gereken
kapasite artışını detaylandırabiliriz.
2011'DE BAŞLAYARAK HER YIL
ÜNİVERSİTEYE 1,2 MİLYON ÖĞRENCİ NASIL ALIRIZ?(1)
2009 yılında imtihana giren
1.200.000 kişiden 600.000'i bir programa kabul edilecekmiş.
Demek ki açık 600,000. Lisan hazırlık yılı dahil birikimli
olarak 3.000.000 öğrenciyi barındıracak yeni üniversite
kurulması gerekiyor.
Mevcut 100.000 öğretim üyesi ile
yılda 600.000 öğrenci alınabiliyorsa 4 yıl içinde 100.000
öğretim üyesi yetiştirmek üzere mevcut dershanelerde ders
veren öğretmenler 2009 Sonbahar döneminde mevcut
üniversitelerde doktora programına kabul edilir. Bazı özel
dallarda bu mümkün olmaz. Önerdiğim model detaylandırıldıkça
tüm dallar için özel yaklaşımlar tanımlanabilir.
Dershane sahiplerine şu öneri
yapılır: Bir araya gelin ve 10.000 öğrenci kapasiteli,
her yıl 2.000 öğrenci alacak 300 üniversite kurmak üzere
size yeterli kampus arazisini veriyoruz. Tüm bölgelere
dağılmış olarak. 2 yıl içinde kampus inşaatlarını bitirecek
şekilde Dünya Bankası kaynaklı finansmanı sağlıyoruz.
2 yıl sonra, 2011 Sonbahar
döneminde, ilk öğrencileri almaya başlıyorlar. Diğer bir
deyişle, 2 yıl sonra her yıl 1.200.000 kişinin
üniversiteye yeni kayıt yaptırması gerçekleşiyor.
PhD programına kabul edilmiş
dershane öğretmenleri üniversite 1. sınıf derslerine girmeye
başlıyorlar. 2013 Sonbahar dönemine 100.000 yeni Dr.
dereceli öğretim üyeleri yeni üniversitelerde kadrolu
çalışıyor.
Eğitim ücretleri Tablo 2'deki
modele göre anaokulundan üniversiteye kadar belirleniyor.
Tablo 2: Eğitim Ücreti Masraf
Yüklenimi
|
Masraf
Yüklenimi % |
|
Veli |
Kamu |
Anaokulu |
5 |
95 |
İlköğretim 1 |
10 |
90 |
İlköğretim 2 |
15 |
85 |
İlköğretim 3 |
20 |
80 |
İlköğretim 4 |
25 |
75 |
İlköğretim 5 |
30 |
70 |
İlköğretim 6 |
35 |
65 |
İlköğretim 7 |
40 |
60 |
İlköğretim 8 |
45 |
55 |
Lise
Hazırlık |
50 |
50 |
Lise 1 |
55 |
45 |
Lise 2 |
60 |
40 |
Lise 3 |
65 |
35 |
Lise 4 |
70 |
30 |
Üniversite Hazırlık |
75 |
25 |
Üniversite 1 |
80 |
20 |
Üniversite 2 |
85 |
15 |
Üniversite 3 |
90 |
10 |
Üniversite 4 |
95 |
5 |
Okula, sınıfa ve dala göre
masraf miktarları Milli Eğitim Bakanlığı, Üniversitelerarası
Kurul ve veli temsilcilerinden oluşan bir heyet tarafından
şekillendirilip önce TBMM alt komisyonu, sonra da genel
kurul onayına sunuluyor.
Üniversiteye girişte sıralama
gerekeceği için tek imtihana ihtiyaç var. Şöyle bir yöntem
de uygulanabilir. Tercihlerde en üstte yer alan okulların
ücretleri primli belirlenebilir. Ortalamanın altındakilerin
ücretleri de düşük belirlenebilir. Kooperatiflerde
konutların dağıtımı sırasında yapılan ek ödeme veya geri
alınan para gibi... Tabii, farklı kaynak ayrılmasının
hizmetin kalitesini olumsuz etkileyebileceğini düşünmeliyiz.
İhtiyacı olan her öğrenciye
Kredi ve Yurtlar Kurumu aracılığıyla "sıfır faizle" kredi
veriliyor. Krediler mezuniyet sonrası girilen iş sırasında
maaştan %5 kesinti ile geri ödeniyor. Mezuniyet sırasındaki
not sıralamasına göre değişen oranlarda krediden
vazgeçilmesi mümkün olabilir.
Bu modelle 2 yılda yüksek
öğrenim meselesini çözüyoruz... Bu arada, tüm toplumun
gerçek meselenin ne olduğunu tartışıp öncelikler sıralaması
yapması da yararlı olur.
------------------------------------------
(1) Bu modelin
fikrini veren Güven Timur'a teşekkür ediyorum.
|