Bugün dünyada her yıl üretilen bilgi,
insanlığın varoluşundan bugüne kadar üretilmiş bilgiyi ikiye
katlamaktadır. Gelecek bin yıl, bilgi çağı
olacaktır. Gelecekte ancak bilgiyi üretebilen ve bilgiyi
yönetebilen uygarlıklar varlığını sürdürebilecektir. Bu nedenle,
bilgi üretmenin yanısıra, bilgiye ulaşmak,
toplamak, paylaşmak ve yönetmek
de önemli bir disiplin haline gelmiştir.
Yenilik yönetimi; bilgiyi üretmek, bilgiye
ulaşmak ve bilgiyi yönetmektir. Bilgi üretmek önemli olmakla
birlikte, en kısa sürede ihtiyacı olanlara ulaştırılarak
paylaşımını arttırmak da önemli süreçlerden birisidir.
Paylaşılamayan bilginin katma değer üretmesi zor olacaktır. Bilgi
ne kadar çok paylaşılırsa, etkinliği de o ölçüde artacak ve
çoğalacaktır. Gelişmiş ülkeleri ve Avrupa Topluluğu gibi
kuruluşları incelediğimizde; bilgiyi çok iyi yönettikleri,
firmalar, üniversiteler, devlet ve toplum arasında çok iyi bir
iletişim oluşturarak faydayı maksimize etmeye çalıştıkları
görülmektedir.
Yenilik, bir öğrenme sürecidir. Yenilik,
kaynakları yaratan, harekete geçiren ve dağıtan, sosyal, kültürel
ve kurumsal ayrıntıların şekillenmiş halidir. Yeniliğe neden olan
bilginin üretilmesi kendi başına yeterli olmayıp, kaynakların
girişimciler arasında dolaşımı ve paylaşımı önem arz etmektedir.
Bu "güç dağıtımı", öğrenmede önemli bir etkendir.
Eğer kaynakların üreticiden kullanıcıya transferi yeterli değilse,
yenilik de etkili değildir. Bir ülkedeki teknolojinin üreticiler
ve kullanıcılar arasındaki karşılıklı etkileşimi yani ulusal
dinamizm, uluslararası dinamizmden daha önemlidir. Ülke
içindeki etkili bir yenilik yönetimi, uluslararası dinamizmi de
beraberinde getirecektir. Ulusal Yenilik Sistemi Yönetimi
ile bilim ve teknolojinin etkin kullanımı da mümkün olacaktır.
Son yıllarda ülkemizde bilim ve teknoloji
yönünde kaydedilen gelişmeler sevindiricidir. Bir ülkenin bilimsel
gelişmesinin bir göstergesi olarak kabul edilebilecek uluslararası
dergilerde yayımlanan bilimsel makale sayısında 27nci sıraya
yükselmemiz, bilimsel gelişmede de artış trendinde olduğumuzu
göstermektedir. Bilimsel ve teknolojik gelişmenin bir sistematiğe
oturtulması ancak etkin bir yenilik politikasıyla mümkün
olacaktır.